Bana göre Türk düşünce hayatının en önemli kitabıdır Sayın Prof. Dr. Kemal Gözler’in “Fıkıh – Hukuk İlişkisi Üzerine” kitabı. Saf, katıksız ve bilimsel düşünceye saygıda kusursuz olan bir bilim insanı olan hukuk bilgini Prof. Dr. Kemal Gözler, İslam’ı temel göstererek fıkıh ahkamı kesen din âlimlerini, dini yorumlarken bile bilimselliğe ve metodolojiye – yani akla uymak gerektiğini göstererek, neredeyse bir parmak fiskesiyle yerle yeksan ediyor bu küçük kitapta.

“Sigara içilmesi haramdır” sözünü “Hayır. Sigara içilmesi haram değildir.” diyerek düzelten Gözler, “haramdır” diyenlerin hatasını içine düştükleri “safsata,” “kıyas ve metodoloji” hatalarını ortaya koyarak düzeltti.

Sayın Gözler’in sözlerinden:

Sayfa 15: “.. şunu da belirtmek isterim ki, İslam hukuku dahil, Akdeniz havzasında doğmuş ve gelişmiş bütün hukuk sistemleri “hürriyet karinesi (‘in favorem libertatis’, ‘eşyada aslolan ibahedir’) üzerine kuruludur. Bu hukuk sistemlerinde insanın hür, eşyanın mübah olduğu varsayılır. Bu sistemlerde hürriyet asıl, yasak ise istisnadır. Yasaklanmamış her şey serbesttir. Ve yasak, yorumcu ve uygulayıcı tarafından konulabilir. Kanun koyduğu yasaklar da istisna olduğu için dar yoruma tabi tutulurlar. Roma hukukuna dayanan modern hukukumuz da, İslam Hukuku da bu temel üzerine kuruludur ve bu nedenle otoriter değil, liberal hukuk sistemleridir.” Sayfa 31: “Gerek yürürlükteki modern hukukumuz, gerekse İslam hukuku, hürriyet karinesi üzerine kuruludur. Her iki hukuk sisteminde hürriyet asıl, yasaklar ise istisnadır.”

Sayfa 56 ve 57 : “Hukuk sistemleri arasında bunların metodolojileri, yani akıl yürütme biçimleri açısından çok az fark bulunur. [….] Ancak X ülkesindeki hukukçu da Y ülkesindeki hukukçu da aynı metodları kullanır; aynı akıl yürütme yollarıyla çıkarımda bulunur. [….] hukuk metodolojisi aklın ürünüdür; insan aklının çalışma prensipleri de, en azından Akdeniz havzasında, aynı veya birbirine yakındır ve dahası bu prensipler 2000 küsur yıldır da pek değişmemiştir.” Sayfa 63: “… Fıkhın da metodolojik yenilenme ve gelişmeye ihtiyacı vardır.” Sayfa 64: “Fıkıh usulü geliştiğinde Kur’an ve hadis ile konulan normlar, daha kolay, daha açık ve kesin bir şekilde ortaya konulabilecektir. Fıkıh usulü geliştiğinde, örneğin sigara haram mı helal mi gibi sorunları tartışmaya gerek kalmayacak veya bu sorunlar kolayca ve daha ikna edici bir şekilde çözümlenebilecektir.” Sayfa 69: “Fıkıh evrenseldir. Türkiye’de tartışılan fıkıh sorunları dünyanın her yerinde ortaya çıkabilecek sorunlardır. Dolayısıyla fıkıh usulü de evrensel olmak zorundadır. Fıkıh usulü, yeryüzündeki bütün hukuk kültürlerini anlamaya ve onlardan yararlanmaya açık olmalıdır. Bunun yolu da kozmopolit bir kültüre sahip olmaktan geçer.”

Ve nihayet saya 75’te: “Bu yaşlı kuşak fıkıhçılardan artık kurtulmanın zamanı gelmiştir. Onları ikna etmek mümkün değildir; kaldı ki onları ikna etmeye ihtiyaç da yoktur. Zira […] yeni bir bilimsel gerçeklik, rakiplerini ikna ederek veya onlara aydınlığı göstererek zafer kazanmaz. O zafer kazanır; çünkü, rakipleri ömürlerini tamamlayarak yok olurlar ve yeni bir kuşak, yeni bir düşünce eskisinin yerini almakta tereddüt etmez.”

Türkiye düşünsel hayatında da üretim hayatında da yeni ve bilimsel gerçekliklerin önünü kesmeye çalışmayıp, tersine bilimselliğin zaferini kabul ederek içinde bulunduğu zorlukları fırsatlara dönüştürebilir.

Sayın Gözler’in “İslâm Hukukunun Değeri” yazısına ulaşmak için

http://www.anayasa.gen.tr/islam-hukuku.htm