Bürokratokrasi anayasası

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, yeni anayasa hakkında adli yıl başından beri söyledikleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylül 2023’te Ulucanlar Cezaevi Müzesi’ndeki sempozyumun açılışında, 1 Ekim 2023’te TBMM açılışında yaptığı konuşmalarla ete kemiğe büründü:

Erdoğan, 2021 yılında, cumhurbaşkanlığı bürokratlarına 120-130 maddelik bir anayasa taslağı yazdırmış.

Başlangıç ve genel hükümleri hariç yargı, yasama ve yürütmeye ilişkin tüm hükümleri değiştirilmiş, üzerinde nerdeyse darbeden bir iz kalmamış olan mevcut anayasa “darbe anayasası” diye yaftalanarak, bürokratların yazdığı taslak, sivil anayasa diye dayatılmaya hazırlanılıyor. Bunu da “Halk sivil anayasa hak ediyor” diyerek takdim ediyorlar. Bir sivil anayasanın dayatılamayacağı, toplumsal müzakere ve uzlaşma ile oluşturulacağı göz ardı ediliyor. Kimse samimi olarak anayasa müzakere edileceğini, değişik kesimlerin sesinin duyulacağını, dikkate alınacağını düşünmüyor. Tersine herkes Erdoğan’ın referanduma gitmek zorunda kalıp kalmayacağını, referandum için 400 milletvekili, yani meclisin üçte iki çoğunluğunu bulup bulamayacağını tahmin etmeye çalışıyor. Ülkemizin ekonomisi, katma değeri düşük üretim, dış ticarette cari açık, finansmanda dışa bağımlılık gibi devasa sorunlarla boğuşuyor. Emekliler, işçiler ve genel olarak ücretli kesim yüksek enflasyon ve hızla artan hayat pahalılığı ile uğraşıyor. Ülkemizin Osmanlı’nın duraklama zamanından beri giderek kötüleşen, cumhuriyetin kısmen çözdüğü, halen de çözemediği temel yapısal sorunları, gerçekleştiremediği hedefleri var. Bunlar, (I) kaliteli hizmet veren ve tam bağımsız işlev gösteren hesap verir bir yargı sistemi, (II) devlet yönetiminde ve dolayısıyla ekonomide istikrarsızlık, kırılma ve savrulmalar, (III) yasama ve yürütme güçleri arasındaki denge ve yargının yürütmeyi dengeleme yeteneği, (IV) devleti temsil eden kurumların kapsayıcılığı ve bağımsızlığı ve (V) genel olarak adalet, hukukun üstünlüğü ve hem devlet yönetiminde hem de toplum genelinde şeffaflık, hesapverirlik ve liyakatin sağlanması olarak özetlenebilir. Erdoğan ve diğer AK Partililer, bu temel yapısal sorunlar sanki hiç yokmuş, devlet güçleri dengeli olarak işlevini gösteriyormuş, yargı, devlet yönetimi, ekonomi mükemmelmiş gibi davranıyorlar.

Erdoğan ve AK Partililer, içinde darbeden iz kalmamış anayasayı değiştirmek için koro halinde tekrarladıkları “darbe anayasası” ve “sivil anayasa” sloganlarından başka bir gerekçe ileri süremiyorlar. Gerçekte 2017 değişikliği ile getirdikleri fiilî güçler birliğini kemikleştirmekten başka niyetleri olamayacağının üstünü “darbe anayasası” söylemleri ile örtmeye çalışıyorlar. Nitekim gazeteci Deniz Zeyrek, Erdoğan’ın amacının dördüncü kere cumhurbaşkanı adayı olabilmek, %50+1 şartını %40+1’e çekmek olduğuna dair duyumlarını Sözcü Gazetesi’nde yazdı.

Gerçekten sivil bir anayasa oluşturmak isteniyorsa, bunun temel yapısal sorunları çözmeye yeterli, sağlam bir metodolojiyle, halkın her kesiminin özgürce kendini ifade edebildiği, toplumsal uzlaşma ile yapılmalıdır. Bu konuların hemen hepsini müzakereye açmak doğru değildir. Onun yerine en acil sorunlar ve konuların önceliği belirlenerek konu bazında müzakere edilmelidir. Zorunlu bir ihtiyaç olmadıkça herhangi bir konu sırf anayasa yazmak için açılmamalıdır. Her hâlükârda yapılacak anayasa değişiklikleri toplumun üçte iki gibi kahir bir çoğunluğu tarafından kabul edilmelidir.

Diğer Yazılar
Hâkim ve savcıları Adalet Bakanlığı’nın göreve kabul ettiği, başarılı adayların mülakatlarda elendiği, yargının en kritik kurumu Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yürütmenin bir uzantısı haline geldiği, tek kişilik yürütme cumhurbaşkanının…

3 dk.

Geçenlerde Birgün’den Uğur Koç, Google’un Türkiye’de bağımsız gazeteciliğe engel olduğunu, Google Türkiye’nin algoritmasının, bağımsız haber sitelerine erişimi dramatik şekilde aşağı çektiğini, Birgün, Gazete Duvar, Halk TV ve T24’ün internet sitelerinde…

8 dk.

Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan çekiniyorum. Çünkü yine bildik ve kanıksanmış bir haber düştü medyaya: Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK)…

8 dk.