Erdoğan Anayasa’ya tam uymadıkça Merkez Bankası enflasyonu indiremez

Recep Tayyip Erdoğan, 2017’de değişen Anayasaya göre 24 Haziran 2018’de yeniden Cumhurbaşkanı seçilerek tüm yürütme yetkilerini tek başına elinde topladı. Hazine ve Maliye bakanlıklarını birleştirerek başına damadı Berat Albayrak’ı getirdi. İlaveten uyumsuz bulduğu Merkez Bankası başkanlarını değiştirmeye başladı. O günden beri ekonomi gittikçe kötüleşiyor.

Halka ve göreve ihanet

2019’da Murat Çetinkaya’yı, 2020’de Murat Uysal’ı, 2021’de Naci Ağbal’ı görevden alarak yerine niyetlerini emir telakki eden Şahap Kavcıoğlu’nu atamasından sonra kötüleşme hızlandı.

Erdoğan’ın bilimsel bir temeli olmayan “enflasyonun sebebi faizdir” görüşü doğrultusunda Kavcıoğlu yönetimi; 1211 sayılı kanundaki fiyat istikrarını sağlama görevini açıkça ihlal ederek paramızın değerini hızla düşürdü.

Artırması gereken politika faizini hızla düşürerek Eylül 2021’de yüzde 20 civarında olan enflasyonu yüzde 80’lere zıplattı.

2010’larda 15,000 dolara doğru yükselen kişi başı millî gelirimiz civarından 8,000 dolara, orta gelir seviyesinin alt sınırına doğru gerilemekte.

Ucube Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahiplerine milletin cebinden yüz milyarlarca TL verilirken, bütçede oluşan açığı kapatmak için deprem bahanesi ile iğneden ipliğe her şeyin vergisi artırıldı.

Merkez Bankası ve büyüyen hasar

Kerim Rota’ya göre 2018’den bu yana “geçen sürede kamu planlı olarak zararı göze alarak şirketlerin döviz riskini üstlendi. Kamunun net döviz açığı 50 Milyar dolar seviyesinden 300 Milyar doların üstüne çıkarıldı. Özel sektörün döviz riski ise 100 Milyar dolar açıktan 150 Milyar dolar fazlaya dönüştü.”

Hakan Kara “2021 yılında başlatılan faiz indirim sürecini tarihin en pahalı iktisadi deneylerinden biri” olarak tanımlamakta, bedelini yıllarca ödeyeceğimizi belirtmekte.

Nitekim 27 Temmuz günü başarılı bir sunum yapan Hafize Gaye Erkan; gelinen durumun vahametini, resmi enflasyon tahminini yüzde 58’e yükseltildiğini, 2024 sonu enflasyon hedefini yüzde 33 olduğunu, enflasyonun tek haneli rakamlara düşürmenin yıllar alacağını ortaya koydu. Enflasyonu, Kavcıoğlu’nun atandığı Eylül 2021’de yüzde 20 seviyesine geri getirmek bile 3 yıl sonra mümkün olabilecek.

Temel sebep: Anayasa’nın ihlali

Bu hızlı kötü gidişin temel sebebi tek sebebi cumhurbaşkanının tek başına hükümet olması değil. Asıl sebep, Binali Yıldırım Hükümetinin çıkardığı Anayasa’ya aykırı 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK), 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Erdoğan’ın Anayasa ile sınırlanmamış olmasıdır.

Şöyle ki; önce Yıldırım Hükümeti TCMB başkanının 5 yıl süre için seçileceğine dair kanun hükmünü 9 Temmuz 2018 tarihinde, anayasaya aykırı olarak iptal etti. Yaratılan boşluğu Erdoğan, 10 Temmuz 2018 tarihinde kendi kendisine TCMB Başkanı’nı görevden alma ve atama yetkisi vererek, Anayasanın 104. maddesine aykırı olarak yetki gaspı suretiyle doldurdu.

Böylelikle Anayasa’ya aykırı KHK ve kararname ile Erdoğan, TCMB’nin para politikasını, faiz konusunda sığ ve isabetsiz dini inancına dayalı bilime aykırı kişisel tercihine göre yönlendirme imkanına kavuştu. Anayasa’nın 17(1) maddesiyle güvence altına alınan “herkes[in] maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme” hakkı” bilinçli olarak ihlal edildi. Kavcıoğlu yönetimi; “eller Mersin’e, TCMB tersine” politikası ile paranın değerini ve geliri ona bağlı olan işçi, memur ve emekli halk kesiminin gelirini iki üç ay gibi kısa bir sürede neredeyse yarıya düşürdü. Makul ve adil bir sebebi olmaksızın halkın görece fakir yaklaşık yüzde 70’lik kesimi daha da fakirleştirdi; buna karşın varsıl olan küçük bir kesimi daha da zenginleştirdi.

Böylece Erdoğan enflasyonu artırarak fakirleştirdiği ücretli çalışan ve emekli kesimine seçim rüşvetleri vermek varsıl kesimi daha da zenginleştirerek hem iktidarını sürdürme hem de kendisini başarılı gösterme imkânı buldu.

Yıldırım Hükümetinin yetki aşımı

 Yıldırım Hükümeti Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) 10 Mayıs 2018 tarihli 7142 sayılı kanunla “Anayasada yapılan [cumhurbaşkanlığı sistemi] değişikliklere uyum sağlamak üzere; […] kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan başbakanlık, bakanlar kurulu gibi ibarelerin değiştirilmesi ve benzeri işlemler için […] ilgili hükümlerin yeniden düzenlenmesi, değişiklik yapmak üzere” Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi aldı.

Binali Yıldırım Hükümeti, görevi sona ermeden birkaç gün önce 9 Temmuz 2018 tarihli Resmî Gazetede 142 sayfa tutan ve her biri bir kanunu değiştiren 233 maddeden ibaret 703 sayılı torba KHK’yi çıkararak cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili olan, olmayan onlarca kanunu bir çırpıda değiştirdi.

TBMM’den böyle bir yetki almamış olmasına rağmen Yıldırım Hükümeti 703 sayılı KHK’nın 151(h) maddesi ile Merkez Bankası başkanının (guvernör) 5 yıl süre görev yapmak üzere seçileceğine dair 1211 sayılı kanunun 25. maddesinin 1. fıkrasını tamamen yürürlükten kaldırdı.

7142 sayılı kanun söz konusu 25(1) maddedeki cümlenin içinde sadece “Bakanlar Kurulu” ibaresini “Cumhurbaşkanı” olarak değiştirme yetkisi veriyordu. Ancak Yıldırım Hükümeti “Başkan (Guvernör), Bakanlar Kurulu kararıyla beş yıllık bir dönem için atanır. Bu sürenin sonunda yeniden atanabilir.” hükmünü tamamen kaldırdı. Sonuç olarak “Başkan (guvernör) 5 yıllık bir dönem için atanır” hükmü 1211 sayılı kanundan Anayasa’ya aykırı olarak çıkarılmış oldu. Bunun sonucunda Merkez Bankası başkanını kimin seçeceği ne kadar süre ile görev yapacağı ve kim tarafından görevden alınacağı hususları tamamen boşta kaldı.

Başkan atama yetkisinin gaspı

9 Temmuz 2018 tarihinde oluşturulan bu boşluğu 10 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan 3 sayılı Üst Kademe Kamu Yöneticileri İle Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi lehine doldurdu. Anayasanın “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” diyen 104. madde hükmüne ve 1211 sayılı kanuna aykırı olarak Erdoğan, kendi çıkardığı kararname ile kendisine TCMB başkanını atama ve görevden alma yetkisi verdi. Böylece Erdoğan, TBMM’ne ait olan bu yetkiyi gasp etmiş oldu.

Yıldırım Hükümetinin 9 Temmuz 2018’de çıkardığı 703 sayılı KHK’nın TCMB başkanı 5 yıllık bir dönem için atanır” diyen 25(1) maddesini kaldırması Anayasa m.91(1)’e aykırılık ve yetki aşımı nedeniyle malul; Erdoğan’ın 10 Temmuz 2018’de çıkardığı 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise kendi kendine TCMB başkanını görevden alma ve atama yetkisi vermesi nedeniyle Anayasa m. 104’e aykırı ve yetki gaspı nedeniyle başından beri hükümsüzdür. Erdoğan’ın hukuken sakat bu iki düzenlemeye dayanarak TCMB başkanlarının görevden almaya ve yenilerine atamaya dair kararları da hukuken sakattır.

Erdoğan’ın kararlarının Anayasa’ya, kanunlara ve hukukun temel ilkelerine aykırılığı hakkında Kemal Gözler kapsamlı bir eleştiri yayınladı.  Bir diğer hukukçu, Ersan Şen de Hukuki Haber’deki yazısında başka bir husustaki ciddi hukuka aykırılığı açıklamakta.

Hukuk var ama işleten olursa

Yıldırım Hükümetinin çıkardığı 703 sayılı KHK’nin Anayasa Mahkemesince Erdoğan’ın çıkardığı cumhurbaşkanı kararnamesi ve bunlara dayalı merkez bankası başkanlarını görevden alma ve atama kararlarının Danıştay tarafından yetki aşımı, yetki gaspı ve sair hukuka uyarsızlık sebepleriyle iptal edilmesi gerekir.

Bunun için ise dava açma yetkisi olanların zamanında iptal davası açması gerekir. Bir iptal davası açılmadığı takdirde Anayasaya aykırı olsa bile KHK, kararname ve kararlar yürürlükte kalmaya ve uygulanmaya devam ederler. Başka bir deyişle: Anayasa ve hukuku, yetkili veya ilgili olanların işletmesi gerekir.

Türkiye, Anayasa ve sair hukuk kurallarını işletmekle görevli – eleştirilecek çok yönü olsa da – sofistike bir yargı sistemine sahiptir. 703 sayılı KHK’ların Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali için ana muhalefet ve mecliste grubu bulunan partiler Anayasa Mahkemesi’nde dava açabilir. Cumhurbaşkanlığının kararnamesinin ve atama kararlarının iptali için ise ilk yayınlandıkları tarihten itibaren 60 günlük süre içinde isteyen herkes, bu süre geçtikten sonra bir karar alınması üzerine ilgilileri Danıştay’da iptal davası açabilir.

Merkez Bankası başkanlarının görevden alınmasına ve yenilerinin atanmasına ilişkin cumhurbaşkanlığı kararlarına karşı başta görevden alınan başkanlar, iş dünyası ve STK’ları olmak üzere herkes Danıştay’da iptal davası açabilir.

Muhalefet, iş dünyası ve eski başkanlar

Ancak iptal davası açmaya tek yetkili olan muhalefet 703 sayılı KHK’nın iptali için Anayasa Mahkemesinde ya da 3 sayılı cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya başkan görevden alma ve yenisini atama kararlarının iptali için Danıştay’da bir dava açmış değildir.

Danıştay’da iptal davası açmayıp yanlış kararları beylik sözlerle eleştirmekle yetinmiştir. Oldukça manidar olan bu durum korku, sığ vizyon, bozulan düzenden yarar sağlama güdüsü ve benzeri şekillerde yorumlanabilir.

Kabul ettikleri ve imkân ve ayrıcalıklarından yararlandıkları başkanlık görevi hukuka uyarsız kararlara direnmelerini gerektirdiği halde eski merkez bankası başkanlarının görevden alınmalarına karşı iptal davası açmayıp meşruiyetlerinin kaynağı halka karşı görevlerini yapmamış olmaları etik açıdan oldukça sorunludur.

Yıldırım Hükümetinin 703 sayılı KHK’si, Erdoğan’ın 3 sayılı Kararnamesi sırasıyla Anayasa m. 91(1)’i ve Anayasa m. 104’ü ihlal emektedir. Erdoğan’ın merkez bankası başkanlarını görevden alarak bankaya nüfuz etmesi ve laiklik ilkesine aykırı olarak dini inancı doğrultusunda “nas var” diyerek telkinde bulunmuş olması da anayasayı ihlal teşkil eder.

Hazine’den her yıl milyonlarca lira destek alan muhalefet de iptal davası açmayarak uyumlu eylem yoluyla Anayasa’nın ihlaline katkı vermiştir. Enflasyonun şahlandığı, halkın büyük kesiminin fakirleştiği, ekonominin kırılganlaştığı gelinen durumda masum halk kesimi dışında herkesin ihlali, ihmali ve uyumlu eylem ile katkısı vardır.

Anayasal sınırlar için yargı yolu

Merkez Bankası’nın enflasyonu indirebilmesi ve fiyat istikrarını sağlayabilmesi için gerçekten bağımsız olması şarttır. Merkez Bankasının, hükümetin ekonomi politikası ve diğer faktörleri de değerlendirerek alacağı kararlarda fiyat istikrarını sağlamaktan başka bir amaç olamaz. Bu amaç, Merkez Bankası ile yürütme arasında eşgüdüm ihtiyacının sınırını çizer.

Yürütmenin, izleyeceği ekonomik politikaların fiyat istikrarına etkilerini gözetmesi, vatandaşın ekonomik varlığını çarçur etmekten kaçınması zorunludur. İşte bu sebeple Merkez Bankası’nın bağımsızlığı bilimsel olarak da zorunludur.

703 sayılı KHK’nın, 3 sayılı Kararnamenin Merkez Bankasının bağımsızlığını ihlal eden hükümleri ve bunlara dayanarak verilen atama kararları iptal edilmelidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkileri Anayasa ile sınırlandırılmalı; TCMB’ye müdahale etmesi, ne yapması gerektiğini söylemesi yargı yoluyla önlenmelidir. Ancak bunun için dava açmaya yetkili ve ilgili kesimlerin alınacak kararlara karşı iptal davası açması gerekir.

Anayasa ve hukuk, ancak işletilirse vardır; enflasyon ise hukuk işlemediğinde ortaya çıkar.

Diğer Yazılar
Muhalefete muhalefet politikası benimseyen İYİ Partinin 31 Mart yerel seçimlerini kaybetmesi üzerine Meral Akşener’in genel başkanlıktan istifa etmesi üzerine çıkan tartışmalar bir kısım komplo teorilerinin gerçek olabileceğini düşündürüyor. Gazeteci Murat…

11 dk.

Yargının en önemli işlevi, tartışmalı konularda vereceği kararlarla herkes için hukuki güvenlik ve belirlilik oluşturmaktır. Mahkemeler çelişkili davranamazlar. Aynı konuda yetkili bir mahkeme bir kere karar vermiş ise başka bir…

3 dk.

Yerel seçimlerin ilk sonuçları bile bütün dezavantajlarına rağmen yeniden toparlanmakta olan CHP’nin önemli bir başarı elde ettiğini, iktidar olmanın tüm avantajlarına rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AK Partinin ciddi bir…

6 dk.