Hâkimlerin bilgisizliğini bilirkişilik gideremez

Açık denizde, kıyıdan 30 kilometre uzaktaki bir balık çiftliğinin çelik kafesi yırtılmış, Japonya’ya ihraç etmek için yemle büyütülmekte olan orkinoslar kaçıp gitmiş. Sahibi sigortacıdan tazminat istiyormuş.Bir kafese daha mini minnacık iken kaç on bin balık konulmuş, kaçı telef olmuş, kaçı yaşamış, yaşayanlar ne kadar büyümüş, kaç kiloya gelmiş, ne kadarı açık denize kaçmış, kaçanların kilosu neymiş, hepsi birer muamma. Denizdeki balık bu, sayamazsın, kantara vuramazsın, sadece göz kararı ile tahmin edebilirsin. Üstelik açık denizde şahit de bulunmaz. Söylenen her şey yalan da olabilir, balıkları hırsızlar çalmış, çiftlik sahibi gizlice satmış da olabilir.

Hâkimler ve savcılar, hiç bilmedikleri bu ve benzeri konulardaki soruların cevabını, bilen kişilere sormaya, onların cevabına göre hüküm kurmaya mahkumlar. Genellikle muhasebecileri ve öğretim üyelerini bilirkişitayin eder, cüzi bir ücret öderler. Bilirkişiler de en iyi şartlarda dalgıçların tahminleri üzerinden rapor düzenler, “bu konuda hüküm kurmaya yeterli kesinlikte bilgi verilemez” demekten kaçınırlar. Süreç; davacı, davalı ya da şüpheli olarak bir şekilde dahil edilen herkese zulüm olur. Zira balık çiftliğinin b’sini ve açık denizin risklerini bilmeyen hâkim veya savcı, başkasına sorarak yargı yetkisini kullandığında mutlaka birisine haksızlık etmiş olur.

Avukatlara bir sorsanız bin ah işitirsiniz. Onlara göre bilirkişiler, davaların büyük çoğunluğunda, kendilerini hâkim yerine koymakta, yargılama yapmadan, iddia ve savunmayı anlamadan, hiçbir duruşmaya katılmadan tarafların gıyabında hüküm vermektedirler. Avukatlara göre, istisnalar hariç kararları bilirkişiler hazırlamakta hâkimler hükme dönüştürmektedir. Gerçek anlamda ne hâkim vardır ne de yargılama yapılmaktadır. Yargılamalar adeta mektupla ısmarlama karar taslağı raporlar elde etmek için evrak biriktirmekten ibaret kalmaktadır. Bu durum, en başta avukatların adalet inancını yiyip bitirmektedir.

Bilirkişileri hâkim yardımcısı gibi görerek korumak, raporlarına karar taslağı gibi değer vermek, bilirkişilerin ahlakını bozmaya, yargıya erişim hakkının kötüye kullanılmasına, yolsuzluk ve bozuşmaya müsait bir ortam doğmasına yol açıyor. Hakkında yoğun şikayetler olmasına rağmen çıkarılan bilirkişilik kanunu, bilirkişileri yargının adeta bir alt yüklenicisi haline getirmiş, bilirkişilik kurumunu yargıya resmen monte ederek bilirkişilikteki bozuşma ve yolsuzlaşmayı olduğu gibi yargıya sistemine ithal etmiştir.

Yargı idaresi, bilirkişileri dosya özetmeni ve hâkim yardımcısı gibi gören anlayışı terk etmeli, bilirkişiliğin amacına ve bilimsel metodolojisine uygun olarak kullanımını sağlamalıdır. Dava konusu uyuşmazlığı gidermek için bilen bir kişinin görüşüne ihtiyaç varsa taraflar kendileri bu görüşü alıp mahkemeye sunmalı, hâkim ve savcılar tarafların iddia ve savunmasına müdahale edilmesine son vermelidir. Bilirkişi görüşleri en fazla tanık beyanları kadar itibar görmelidir. Yargı idaresi, bilirkişileri bir sicile kaydetmek ve sıkı bir şekilde denetlemekle yetinmelidir.

Diğer Yazılar
Konya’da, geçtiğimiz cumartesi günü, Türkiye İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) üyesi Mevlana Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu’nun (MEVLANASİFED) düzenlediği “İş’te Merhamet” konferansında konuşmacılardandım. “Kadınlar düzenleyince böyle fark yaratır” demeyi hak eden,…

3 dk.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023 yılı sonu itibariyle Türkiye’de toplam 3 milyon 723 bin 681 girişim var. Bunların 3 milyon 716 bin 645 adedi, yani yüzde 99,8’inden fazlası…

3 dk.

Anayasanın 2017’de değiştirilen 88. maddesi kanun teklif etme yetkisini sadece milletvekillerine verdiği halde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yeni yasama yılının açılışında da dile getirdiği “yeni…

3 dk.